Film hakkındaki düşünceleriniz..

[Admin]

Oyuncuların performanslarına diyecek birşeyim yok. Başta Kate olmak üzere David Kross ve Ralph Fiennes'ın performansları müthişti. Filmden gerçekten çok etkilendim diyebilirim.

Hanna izlediğim filmlerde gördüğüm en karmaşık karakterlerden biriydi. İyi mi kötü mü? Saf ve temiz mi yoksa şeytanın ta kendisi mi? Michael'ı kullanıyor mu ona aşık mı? Birçok kişi bu konularda çelişkiye düşüyor ama ben Hanna'nın yaptığı kötü şeylere rağmen iyi bir insan olduğunu düşünüyorum. Zaten kötü şeyler yapmasının sebebi de saf, temiz ve de gururlu oluşundan kaynaklanıyor. Michael'ı kullanmasına gelirsek bence başta ona aşık değildi fakat Michael'ın kendisine kitap okumaya başlaması ve kenisine karşı olan aşkını görünce ona aşık oldu.

Afişte yazdığı gibi ''Bir sırrı saklamak için ne kadar ileri gidebilirsin?'' işte bu sorunun cevabını öğreniyoruz. Ama ne kadar ileri gidilebildiğini görmek insanı çıldırtıyor gerçekten, bir utanç yüzünden ömrünü hapiste geçirmek herhalde gidebilinecek son nokta. Ve Michael'ın buna göz yumması da izlerken sizi ekrana girip David Kross'a tekme tokat dalma isteğinizi tetikliyor Filmde çözemediğim durumlardan biri neden Michael'ın Hanna'ya yardım etmediği. Onu utandırmak istemior olmasından mı? Yoksa ondan kendisini terketmesinin intikamını almak istemesi mi? Filmde ne yazık ki bu sorunun cevabını alamıyoruz. Başka bir ekrana girip David'e dalma isteğinin sebebi ise Michael'ın Hanna'yı neden ziyaret etmiyor olması. Anladık üzgünsün, kırgınsın ama bu ne acımasızlık bu kinciliktir be Michael.

Gelelim ben sulugözü tarumar eden kısma. Bizim Michael yıllar sonra Hanna'ya kitap okuma kararı alıyor. Sesini kaydediyor ve Hanna'ya yolluyor. Hanna Michael'ın sesini duyduğu an şok oluyor. Bu bölümde ağlamama sebep olan şey ise Michael'ın istekli bir şekilde kitap okuyuşu ve Hanna'nın sabırsızlıkla onun sesini dinlemeyi beklemesi. Hanna'nın küçük bir yaramaz çocuk heyecanıyla okuma yazma öğrenme isteği de cabası.

Ve yine ekrana girip Michael'ın azını burnunu kırmayı geç onu gebertme isteğimizin olduğu hapishanedeki buluşma sahnesi. Hala Hanna'ya aşık olmasına rağmen hala kinci davranışını devam ettirmesi ve Hanna'ya kötü davranması Hanna'yı çok derinden etkiliyor ve malum son gerçekleşiyor.

Malum sonun ardından Michael tarumar oluyor bu sefer. Hanna'nın vasiyeti ise aslında onun iyi yürekliliğini kanıtlıyor bence.

Şöyle bir bakıyorum ne yazmışım diye, bayağı uzatmışım, ama kısa anlatılacak gibi değildi. Aslında başka şeylerden de bahsedecektim ama kimse zahmet edip okumayacak bu gidişle çok uzun diye

[Admin]

Bir yerde film hakkında okuduğum yazı hoşuma gitti ve paylaşmak istedim, yazan benim düşüncelerimi okumuş.

''Gurur ve itibar insanoğlunun ziyadesiyle önem verdiği hasletlerden ikisidir. Bu ikilinin karşısındaki büyük tehditlerden biri de gizli kalmış sırlardır. Eğer açığa çıkarlarsa gurur yerini utanca bırakır. İtibar da beş paralık olur. The Reader bu sırları korumak için insanın ne kadar ileri gidebileceğini sorguluyor. Okuma yazma bilmeyen Hanna bunun açığa çıkmaması karşılığında ömür boyu hapse girmeye razı.''

[clementine]

filmde beni en çok etkileyen hannanın cehaletinin boyutuydu.sadece okuma yazmakla ilgili değildi bu.yaptığı şeyin nasıl korunç olduğunun farkında olmaması acayipti.inkar etmeye bile gerek duymuyodu suçunu çünkü ona göre bu bir görevdi.insan faktörünün hiç bir önemi yoktu ve bu bi tek cehaletle açıklanabilir bence.sadece yahudi soykırımının değil diğer bütün katliamlarının yapılabilmesi ancak bu şekilde ve bu tarz insanlarala sağlanabilirdi zaten.yargılanma sahnesinde hakimle aralarında geçen dialoglarda bu açıkça belliydi.veee kateee...işte o sahnelerde nasıl bir oyunculuk çıkartmıştı.katele hiç bir ortak yanı olmayan böyle bir insan ancak bu kadar iyi oynanabilirdi.büyük oyunculuk budur işte.kate oscarı sonuna kadar haketmişti.

[Admin]

Katılıyorum Ceren, gerçekten Hanna hiç sorgulamadan sanki yapması gereken buymuş gibi kendisine söylenilenleri yaptı. Hem cehaleti hem de saflığından kaynaklanan aşırı dürüst konuşması ise onun sonunu getirdi. Fazla dürüstsen kaybeden sen olursun şeklinde bir yüklenme yapıldı Hanna'ya ve o bu durumda kendini koruyamayacak kadar cahil ve gerçeği söyleyemeyecek kadar da gururluydu.